Bakara Suresi suresi içerisinde yer alan Ayetel Kürsi, 255. ayettir. Adını, âyetin içinde geçen ve “taht, hükümranlık, ilim, kudret” gibi mânalara gelen kürsî kelimesinden almıştır. Ayetel Kürsi duası, özellikle mübarek üç aylarda sık sık tekrar edilmektedir. Ayetel Kürsi Türkçe - Arapça okunuşu, diyanet meali haberimizin ayrıntısında...
Adını, âyetin içinde geçen ve “taht, hükümranlık, ilim, kudret” gibi mânalara gelen kürsî kelimesinden almıştır. Nazillili Muhammed Hakkı, Âyetü’l-kürsî’nin fazileti hakkında doksan beş hadis ve ayrıca bu âyet için doksan üç isim tesbit ettiğini kaydettikten sonra kendisinin önem verdiği bazı delillere dayanarak âyetin kırk kadar adını zikretmektedir (bk. Ḫazînetü’l-esrâr, s. 125-138).
Genellikle bu isimler ya Âyetü’l-kürsî’nin fazileti (a‘zamü’l-âyât, seyyidetü âyi’l-Kur’ân, efdalü âyi’l-Kur’ân, eşrefü âyi’l-Kur’ân) veya konusu (âyetü sıfâtillâh, âyetü’t-tevhîd) yahut da okunduğu takdirde sağlayacağı faydalar (el-âyetü’l-hâfıza, el-âyetü’d-dâfia) göz önünde bulundurularak düşünülmüş ve düzenlenmiştir.
Allâhü lâ ilâhe illâ hüve’l-hayyü’l-kayyûm, lâ te’huzühû sinetün ve lâ nevm, lehû mâ fi’ssemâvâti ve mâ fi’l-ard, men-ze’l-lezî yeşfe’u ‘indehû illâ bi-iznih, ya’lemü mâ beyne eydîhim ve mâ halfehüm, ve lâ yuhîtûne bi-şey’in min‘ılmihî illâ bimâ şâe, vesi’a kürsiyyühü’s-semâvâti ve’l-arda ve lâ yeûdühû hifzuhumâ ve hüve’laliyyü’l-azîm.
Allah, O’ndan başka tanrı yoktur; diridir, her şeyin varlığı O’na bağlı ve dayalıdır. Ne uykusu gelir ne de uyur. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. O’nun izni olmadıkça katında hiçbir kimse şefaat edemez. Onların önlerinde ve arkalarında olanları O bilir. O’nun ilminden hiçbir şeyi -dilediği müstesna- kimse bilgisi içine sığdıramaz. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine almıştır. Onları korumak kendisine zor gelmez. O yücedir, mutlak büyüktür.
Namazlardan sonra ‘Âyetü’l-kürsî’yi okumak menduptur. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.), ‘Âyetü’l-kürsî’nin özellikle yatmadan önce ve namazlardan sonra okunmasını öğütlemiştir (Buhârî, Vekâlet, 10 [2311]; Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân, 2 [2879]; Nesâî, es-Sünen’ül-kübrâ, 9/44 [9848]; Taberânî, el-Mu‘cemü’l-kebîr, 8/114 [7532]).